25 Temmuz 2013 Perşembe

Toksoplazma, Hamilelik ve Kedi (Mitler ve Gerçekler)

  Hayvanları çok seven ve bebeğine kavuşmayı sabırsızlıkla bekleyen bir anne adayıyım. Hayatımın her evresini bu minik dostların eşliğinde geçirdim. Hamileliğim ve sonrası da buna dahil olmalıydı, benim gibi çocuklarım da hayvan sevgisi ile büyümeliydi. Kafamda bir sürü soru vardı... Bu sürece gönül rahatlığıyla kedilerimi de dahil edebilir miydim? Hem benim hem de bebeğimin sağlığı açısından bu dönem sağlıklı bir şekilde nasıl atlatılabilirdi? Çevremdeki insanlara göre sağlık açısından tek çözüm bunca yılı yanımızda geçiren, belki de bizden başkasını kabullenemeyecek dostlarımı evden uzaklaştırmaktı. Geçici bir yuva bulma önerisi bir derece kabul edilebilir bir öneriydi belki de ama sokağa atanlara da şahit oldum. Çaresizlik olarak üstü örtülmeye çalışılan bu durumun hiç mi bir çözüm yolu yoktu? Birazcık araştırınca etrafta ne kadar çok yanlış bilgi dolaştığını gördüm.
Toplumumuzda hamile bayanların en büyük düşmanının ‘kediler’ olduğu ve hayvanların evde çocuk doğduktan sonra da büyük bir tehlike oluşturduğuna dair bir inanç vardır. Ancak birazcık araştırmayla toksoplazmanın tek suçlusunun kediler olmadığı anlaşılmaktadır. Eğer sebze ve meyveleri iyi yıkamazsanız, az pişmiş et tüketirseniz ve bahçe işleriyle uğraşıp, toprakla haşır neşir olduktan sonra ellerinizi yıkamazsanız bu hastalığa kolayca yakalanabilirsiniz.

Toksoplazma bulaştığı zaman, doğmamış bebekte doğum kusurlarına yol açar ya da hamilelik düşükle sonuçlanır. Kediler bu yüzden çoğu zaman korkuya neden olur. Anne adayları böyle bir riskle karşı karşıya kalmamak için hayvanlarını evden nasıl uzaklaştıracaklarının yollarını aramaya başlarlar. Bırakacak geçici bir yer bulunaması halinde ise aile ve çevredekilerin baskısıyla malesef minik dostlarını sokaklara, kendi kaderlerine terketme yolu seçilir. Bu yüzden gebeliğiniz süresince ve sonrasında evde beslediğiniz kedinizi göndermeden önce toksoplazma hakkında bazı gerçekler bilinmeli.

Toksoplazma aslında gerekli önlemler alındığı zaman kendimizi çok kolay koruyabileceğimiz bir hastalıktır ve genelde çok sık görülmez. Toksoplazmayı tükettiğiniz etleri iyice pişirmezseniz kolaylıkla kapabilirsiniz. Kedilerse bu paraziti sadece dışkıları ile yayarlar. Peki bu parazit kedilere nasıl bulaşır? Eğer kediniz dışardan avlanıp, fare kuş yerse ya da siz kedinizi çiğ etle beslerseniz, kedinizin toksoplazma taşıma olasılığı yüksektir. Yani kediniz avlanmıyor ve siz onu çiğ etle beslemiyorsanız, evde beslediğiniz kedinizin toksoplazmaya yakalanma olasılığı neredeyse yoktur.

Diyelim ki kediniz bir şekilde enfekte oldu ve siz bundan habersizsiniz. Bilmeniz gerekir ki kedilere bu enfeksiyon geçtikten sonra kuluçka dönemi olan 14 günlük bir süre geçirirler. Daha sonra bu parazitin bulaşıcı hale gelmesi içinse dışarıda 24 saat açıkta kalması gerekir.  Eğer ki, kedinin kumu 24 saati geçirmeden temizleniyorsa bu parazitin enfekte olan kediden size geçme olasılığı çok uzaktır.  Ayrıca enfekte olan kedi 14 günlük bulaştırıcı olan süreci atlattıktan sonra artık bu paraziti bulaştırması söz konusu değildir. Kısacası,  bağışıklık kazanmıştır ve yeniden bu hastalığa asla yakalanmaz.

Nasıl Önlem Alınmalı?

Alacağınız basit bir kaç önlem sayesinde hamileliğiniz süresince bazı kişilerin söylediği gibi kedinizi evden göndermenize gerek kalmayacaktır. Tek yapmanız gereken bazı hijyen kurallarına uymak.
·         Kedinizin kumunu kendinizin ve bebeğinizin güvenliği açısından siz değiştirmeyin. Eğer sizin değiştirmeniz gereken bir durumla karşı karşıya kalırsanız bunu plastik bir eldiven giydikten sonra yapın.
·         Bebek planlamadan önce önlem olarak kedinizi bir veteriner kontrolünden geçirin ya da dışkı örneği alıp bunu teste göndererek kedinizin kedinizin hastalığı geçirip geçirmediği konusunda bilgi sahibi olabilirsiniz.
·         Et yemeden önce iyice piştiğinden emin olun. Ayrıca çiğ eti hazırlarken etle temas etmiş herşeyi iyice yıkayın.
·         Bahçe işi ile uğraşıyorsanız, işe girişmeden önce mutlaka eldiven giymelisiniz.
·         Hamileliğiniz boyunca (bana kalırsa daha sonrasında da) kedinizi çiğ etle beslememelisiniz.
·         Son olarak önlem açısından kedinizi sevdikten sonra ellerinizi kesinlikle ağzınıza götürmeyin ve her sevdikten sonra mutlaka ellerinizi yıkayın.
Ya Sonrası?

Kedilerim hamileliğim boyunca beni stresli olduğum zamanlarda dokunduğumda mır mır ninni söylermiş gibi rahatlattı ve hasta olduğumdaysa anne sevkatiyle sabaha kadar başımda beklediler.  Karşılıksız seven bu dostlar emin olun bebeğiniz doğduktan sonra da onun en yakın arkadaşı olacaktır. Kedinizin bebeği nasıl kabul edeceği sorusu da eminim ki kafanızı kurcalıyordur. Ben önce ‘Acaba bebek sesi duysa nasıl bir tepki verirler?’ sorusundan yola çıkarak kedilerime bebek seslerini dinleterek alıştırma girişimlerine bebeğin doğumuna bir kaç ay kala başladım.  Eve zaman zaman ziyaretimize gelen bebekli misafirlerimiz sayesinde de hem bebek kokusuna hem de görünüşüne alıştılar. Son olarak da kedi besleyenlerin bildiği gibi kediler eve yeni alınan eşyalara karşı bir merak beslerler ve hemen inceleme girişimlerinde bulunurlar.  Ama bu merakları zamanla azalır. Bebeğin yatağının yakınlarına ilgisini çekecek kendisine ait bir eşya yerleştirrmek ve o ortamda beraber oyunlar oynamak da dikkatinin bir noktaya toplanmasını engelleyecektir.
Unutmayın ki kediniz sizinle yaşadığı için aileden biri sayılır. Yaptığınız hazırlıklar sırasında onu bu sürecin dışında  tutmak kedinizi hırçınlaştırır çünkü kendisini dışlanmış hisseder. Onu bu yeni duruma dahil ederek beraber güzel günler geçirmek sizin elinizde.


Heyecanlanmadan heyecan yap :) 27.12.2012 Hamileyim :)

 27 Yaşındayım. . Hayat arkadaşımla tamamen tesadüfler sayesinde tanıştım. Öylesine ince ayarlanmış tesadüfler serisiydi ki bu düşündükçe hala daha şaşırtır beni zaman zaman. Hayatı bu yüzden beni sürekli şaşırtan bir yolculuk olarak adlandırıyorum. 2008 yılından beri tanıdığım bu güzel yürekli insan, tek başıma keşfederek ilerlediğim bu uzun yolda tanışmamızdan iki sene sonra bana katılarak yol arkadaşım, yani herşeyim oldu.

  Eğer hamileyseniz kendiniz  ve bebeğiniz için okuyup araştırmaya ve yaşadıklarınızla deneyim kazanmaya başlıyorsunuz. Daha sonra kendinizi bebek bekleyen ve bebek planlayan başka insanlara tavsiyelerde bulunmaya başlıyorsunuz. Bir gün yine yakın bir arkadaşımın küçük bir sorusuna kendimi yarım sayfayla cevap vermiş olarak buldum. Ve sonrasında o soru: '' Neden bir blog yazmiyorsun ?'' Bir blog oluşturup yaşadığım bu süreci bebeğime bir hatıra defteri tadında sunmayı her zaman istemiştim fakat bu heyecanlı süreçte de eşimin işi dolayısıyla ve ikimizin ailesinin farklı ülkelerde olması sebebiyle sürekli seyahat halindeydim ve bunun için zaman bulup bu hayalimi gerçekleştirememiştim.

  Hala daha yollardayım ve şu anda 33 haftalık hamileyim :) Ve bugün önümde 15 saatlik bir araba yolculuğu var ve sanırım bu son yolculuğumuz olacak şimdilik. Sonrasında artık evimizde oturup eksiklerimizi tamamlayıp bebegimizi bekleyeceğiz.Ve evet sonunda bebeğimle geçirdiğim 33 haftayı ve daha sonrasını  benim için en önemli anlarıyla paylaşmaya hazırım :)

 27. 12. 2012 sabahı yine normal bir güne uyandığımızı düşündük ama o günün hayatımızı değiştireceğinden habersizdik.. Halbuki bir kaç gün öncesinden çevremdeki insanlardan ''Sende bir gariplik var, farklı görünüyorsun. ''sözlerini duymuş ve buna bir anlam verememiştim. Ne farklı olabilirdi ki ? Benden önce bunu nasıl anladıklarını hala bugün bile çözebilmiş değilim :)

Test yapmak için daha erken olduğunu düşünüyordum ve en çok da yine olumsuz bir sonuçla karşılaşmaktan korkuyordum. Bir buçuk yıl gibi uzun bir süre olumsuz sonuç aldık ve artık üzülmemek için bunu hayatımın odak noktası yapmamaya karar vermiştim. Doktorum da en önemlisi kendini iyi hissetmen üzülmemen demişti. O yüzden günlük işlerime odaklanmıştım ve o gün test yapmayı aklımdan bile geçirmiyordum. Ta ki annem gidip bir test yapsana sanki bu sefer bir misafirimiz var gibi hissediyorum diyene kadar :) Anneler bir şey hissediyorsa doğrudur sözünden yola çıkarak bir test aldım veeee..... silik bir ikinci çizgi gördüm... Daha önce ikinci bir çizgiyi silik de olsa görmemiştim :) İnanamadım... Elim ayağım birbirine karışmıştı. En güzel tavsiyeyi de en yakın dostumdan almıştım:
-''Heyecanlanmadan heyecan yap, anladın sen yani üzülme sonra. Üzülme yani sonra ama şimdi sevin :) Ne biliyim yap bişey :D''
Sanırım o anki durum daha güzel özetlenemezdi....

 Kış günüydü ve ben grip olmuştum. Yüksek ateşim vardı. Bu da tehlikeli bir durumdu hamile bir bayan için. Her ne kadar doğal yöntemlerle atlatmaya çalışsamda pek başarılı olamadım. Ayrıca hamilelikte dikkat edilmesi gereken bir nokta da bitki çayı tüketimi. Mesela grip olduğumuzda tükettiğimiz adaçayı, ahududu gibi çaylar rahim kasılmalarına yol açıp tansiyonu yükseltiyormuş. Ayrıca erken doğum ve düşük gibi riskleri de varmış. O yüzden bitki çayları tüketilmeden hamileler üzerindeki etkilerini biraz araştırmakta fayda var.

 Doktorum Parasetamol etken maddeli ağrı kesici ve ateş düşürücü yazdı ve bu sayede yavaş yavaş atlattım. Burun akıntısı için de deniz suyu içeren burun spreylerini gönül rahatlığla kullanılabileceğini söyledi:  Bu süreçte ve sonrasında sebze, meyve (özellikle C vitamini içerenler ) ve bol su tüketmenin ve bol bol dinlenip uyumanın de çok faydası var...